ofis çalışanları için egzersizler

21 Ara

ofis-calisanlari-icin-egzersizlerGünümüzde en sık rastlanan sağlık sorunlarından biri, özellikle de büyük şehirlerde yaşayan ofis çalışanlarının diz ağrılarıdır. Bütün gün işyerinde oturan, işten sonra otobüs yada arabayla evlerine dönen, öğle yemeği dışında yerlerinden kalkmayarak sürekli bilgisayarın başında oturan ofis çalışanlarının diz ve ağrıları kaçınılmaz hale geliyor. Her gün hastanelere bacak ve diz ağrıları şikayetleriyle ilgili birçok hasta geliyor.

Sürekli masa başında oturan ve diz  ağrıları çeken ofis çalışanlarına önerilerde bulunan Erdem Hastanesi  Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Mirza Zafer Dağtaş, “ Diz ağrılarını günümüzde özellikle yaşam tarzından dolayı artış gösteren hastalıklardan biri. Uzun süre masabaşı oturanlarda ve ekranlı işlerde çalışanlarda en az yılda bir kez atak tarzında  diz ağrıları görülüyor. Günde 8-10 saat hareketsiz oturan insanlarda kalça ile ile diz arasındaki vücudun en uzun ve en büyük kasında ciddi zayıflamalar görülüyor. Bu adeledeki zayıflama diz kapağının altındaki ana uyluk kemiğine sürtünmesine neden olup ağrılara sebep oluyor. Ayrıca sürekli dizi bükülü tutmak, diz kan akımını yavaşlatıp diz kıkırdaklarını zayıflatmaktadır. Başlarda az sıklıkta olan bu diz şikayetleri giderek ilerleyip erken yaşta kireçlenmelere ve şiddetli ağrılara neden olmaktadır. Tedavileri zor ve ciddi iş gücü kayıplarına yol açan bu durumun aslında en önemli tedavi yöntemi korumadır ve sadece bu ağrılar ya yeni başladığında yada hiç oluşmadan riskli gruplar bilinçlendirilmeli ve gerekli egzersizler yapılmalıdır.” dedi.
Otururken mutlaka her yarım saate bir dizlerin pozisyonunu değiştirilmelidir!
Op. Dr. Dağtaş, “hafta da en az 3 defa yarım saatlik düz yürüyüşler bu diz ağrılarını yüzde yüz geçirecektir. Ayrıca her 2 saatte bir 5 dakika kalkıp ofis içinde kısa yürüyüş yapılmalıdır. Hatta mutlaka her yarım saatte bir dizlerin pozisyonunu değiştirilmelidir. Öğle aralarında ofisteki koltuktan kalkıp en yakın kafedeki koltuğa oturan hareketsiz hayatlara biraz yürüme katmanın faydası büyük olacaktır.

Yeterince havalandırılmayan çalışma ortamları, çalışma ortamlarındaki desteksiz dik merdivenler ve ergonomik olmayan masa ve sandalye mesafeleri de ciddi diz ağrılarına sebep olur. Çalışma ortamının ısısındaki ani değişiklikler ve bazı ısıtıcılar dizlerde düşük direnç noktası yaratıp ağrı ve hareket kısıtlılığı yapar.  Ayrıca kronik stres, sigara ve fastfood tipi beslenmede diz sorunlarını beraberinde getirir.
İmkanı olanların hafta 2 kez 1 saat yüzme, fırsat bulamayanların en az haftada 3 kez 1 saat düz yürüyüş yapması daha sağlıklı bir iş hayatı geçirmelerini sağlayacaktır. Fastfood dan mümkün olduğunca uzak durmak , sigara kullanmamak ve çalışma ortamlarında dizlerine zarar verecek durumları engellemek daha kaliteli bir yaşam için önemlidir.” dedi.

Kaynak : akşam

İlaç Kullanmadan Migren Tedavisi

19 Ara

ilac-kullanmadan-migren-tedavisiKafanın arkasında veya şakakta zonklayıcı bir ağrı olarak başlar. Başın bir tarafına ya da tümüne yayılır. Gözlerde başlayıp kafa arkasına kadar uzanan ağrı çubuğu şeklinde yerleşir. Ağrı, boyundan aşağıya omuza, bazı durumlarda vücudun aynı tarafındaki kola veya bacağa vurabilir. Baş ağrısı şiddetlendikçe göz altları kararır.

Tüm dünyada hekime başvurularda en sık dile getirilen rahatsızlıkların başında gelen migren, Türkiye’de kadınların yüzde 21.8’ini, erkeklerin yüzde 10.9’unu etkiliyor.

Birçoğunun kaynağı bilinemeyen bu kronik hastalıkla başa çıkmak için kullanılan ağrı kesiciler migreni artırıyor, antidepresanlar ise cinsel isteksizliğe kadar birçok rahatsızlığa neden oluyor.

4 SEANSTA RAHATLAMA

Dr. Fizyoterapist Gamze Şenbursa, kökleri binlerce yıl öncesine dayanan ilaçsız bir yöntem olan refleks terapiyi, migren hastaları için yeni bir çözüm yolu olarak öneriyor. Ortalama 4 seanstan itibaren hastalarda rahatlama ve atakların şiddetinde azalma sağladıklarını belirten Dr. Fzt. Gamze Şenbursa, yoğun ilgi gören yöntem hakkında şu bilgileri verdi:

“Refleks terapinin migren hastalığında etkinliği çok yüksek olmakla beraber, tedavi protokolü her hastanın ağrısının lokalizasyonu, şiddeti ve şekline göre değişiklik gösterir. Örneğin kafanın ön tarafından gelen ağrı safra kesesi meridyeni ile yakın ilişkidedir. Boyundan gelen ağrı ise mesane meridyeni ile ilişkilidir. Hastanın blokasyon alanlarının tespiti ve genel değerlendirilmesinin ardından kişiye özel tedavi planlanır. Uygulama ortalama olarak haftada 2 kere yapılır, tedavinin süresi hastaya göre değişkenlik göstermektedir. Ortalama 4 seanstan itibaren kişiler rahatlamayı ve atakların şiddetinin azaldığını gözlemlemeye başlar.”

Refleks terapiyi klinik deneyim ve gözlemler sonucu baş ağrılarının tedavisinde kullanıldığını kaydeden Dr. Fzt. Gamze Şenbursa, ‘başağrısı deyip geçmeyin’ diyerek erken teşhisin önemine işaret etti.

İLK NÖBET 5-8 YAŞINDA GELEBİLİR

Dr. Şenbursa, yaptığı açıklamada, migren hakkında belirtisinden tedavisine kadar faydalı bilgiler verdi:

“Migren şiddeti, sıklığı, lokalizasyonu ve devam etme süresi çok değişken olan, periyodik aralıklarla gelen, genellikle başın bir tarafına lokalize, nöbetlerde sıklıkla, iştahsızlık, bulantı, kusma, ışık hassasiyeti, gürültüden rahatsız olma gibi nörolojik ve otonomik bozuklukların eşlik ettiği zonklayıcı özellikte bir baş ağrısı tipidir. Dünya nüfusunun %10-15’lik bir oranının migrenden yakındığı bildirilmiştir. İlk nöbetin başlangıcı 5-8 yaşlarında olabilirse de sıklıkla 10-20 yaşları arasında başlar. Türkiye’de kadınların yüzde 21.8’ini, erkeklerin yüzde 10.9’unu etkiliyor. Migren sıklıkla aileseldir.  Hastalar genel olarak obsesif, ayrıntılara önem veren, aşırı kontrollü, mücadeleci, mükemmeliyetçi, titiz, dakik, hoşgörüsü az ve rijid kişilerdir.”

İŞTAH ARTMASI MİGREN HABERCİSİ

“Ruhsal değişiklikler, iştahta artma (özellikle şekerli yiyecekler), aşırı esneme gibi belirtiler her üç migren hastasının birinde görünür. Halusulasyon görme ve karıncalanma, uyuşma şeklinde de olabilir. Işık, koku, ses ağrıyı arttırabilir ve ağrı süresi boyunca aşırı algılanma söz konusu olabilir. Bulantı özellikle kriz ilerledikçe ortaya çıkar ve hastaların %20’sinde ishal bulunur.

MİGRENİ TETİKLEYEN YİYECEKLER

Yükseklik, uykusuzluk, öğün atlama, soğuk gıdalar, mevsimler, stres, depresyon, anksiyete, stres sonrası gevşeme, dıştan gelen duyusal uyarılar(parlak ışık, yüksek ses, keskin koku), başa gelen ani travma, menstrüasyon, hormon tedavisi, bazı yiyecek ve içecekler (çikolata, eski peynirler, yağlı  yiyecekler, portakal, domates, çiğ soğan, salam, sosis, fındık, alkollü içecekler), egzersiz, aşırı kafein alımı migreni tetikleyen faktörlerden bazılarıdır.

MİGRENİN 6 EVRESİ VAR

Başlangıç Dönemi: Ağrıdan önceki saatler ve günler içinde yavaşça gelişen semptomlar olup genellikle davranışsal, zihinsel ve bilinçli olarak kontrol edilemeyen değişiklikler ile şekillenir. Aşırı duyarlılık, depresif hissetme, durgunluk, donukluk, konsantrasyon, dikkat azalması, esneme, halsizlik, sık idrara çıkma, açlık-tatlı yeme isteği gibi belirtiler görülür.

Aura Dönemi: Ağrı dönemi başlamadan önceki zamandır. Görme alanları içinde uçuşan parlak, ışıklı noktalar, kırık çizgiler, bazen de parlayıp sönen basit şekillerden ibaret basit görsel tip halüsülasyonlar görülebilir. Özellikle bir yüz yarısında ve ağız çevresinde, dilde aynı taraf el ve kolda uyuşma iğnelenme şeklinde belirtiler verir. Konuşma bozukluğu, kelime bulma güçlüğü yaşanabilir.

Ağrının Başlaması: Genelde hastalar bu dönemde ensede, baş arkasında başın bir tarafında yavaş başlayan bir ağrı, ağırlık, rahatsızlık hissi şeklinde semptomlar hisseder.  Çoğu zaman zonklama başlamamış, ağrı belli belirsiz ve lokalizasyonu net değildir. 30 dakika – 2 saat sürer ve atak tedavisine başlamak için en uygun zamandır.

Dördüncü Dönem: Bu dönem çok şiddetli, çoğu zaman zonklayıcı ve başın içinde korkunç bir basınç olarak tanımlanan, tedavi edilmediğinde saatlerce hatta 1-2 gün sürebilen ağrı olabilir. Ağrıya eşlik eden semptomlar bu dönemde artar. Hastaların ense kasları kasılmış olabilir.

Beşinci Dönem: Ağrının sonlandığı bölümdür. Ağrının giderek hafiflediği ve şekil değiştirdiği, zonklayıcı şiddetli ağrının yerini sızlayıcı tarzda, lokalize edilemeyen bir ağrıya bıraktığı hastanın uyuklamaya başladığı dönemdir.

Altıncı Dönem: Ağrı sonrası, hastanın yorgun, bitkin, bezgin hissettiği, giderek atağın yükünün kaybolduğu ve yerini bir rahatlama hissine bıraktığı dönemdir. İştahsızlık yerini acıkma hissine bırakır, hasta sık idrara çıkma gereği duyar.

Kaynak : akşam

Müzikle hasta tedavi edilir mi

18 Ara

muzikle-hasta-tedavi-edilir-miKonya’da Selçuk Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin Psikiyatri Servisi’nde tedavi gören hastalara, aynı üniversitenin konservatuarında eğitim gören öğrenciler tarafından ‘terapi’ konserleri veriliyor

Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Asena Akdemir, haftada bir yapılan konseri üniversitenin Dilek Sabancı Konservatuarı’nda eğitim gören 6 öğrenci tarafından verildiğini belirtti. Müziğin ruhun gıdası olduğunu belirten Prof. Dr. Akdemir, şunları söyledi:

“Yaklaşık 2 yıldır Beden Eğitimi Spor Yüksekolu’ndan gelen öğrencilerimiz hastalarımıza spor yaptırıyor. Hastane dışında hangi sportif etkinlikleri yapabilecekleri ile ilgili bilgiler veriyor.

Bu etkinliğe katılan hastalarımızdan olumlu geri bildirimler aldık. Bu yıl da ilk defa müzik alanında etkinlik yapmak istedik. Yine üniversitemiz konservatuarında okuyan öğrencilerimizden bize gönüllü destek vermelerini istedik. Teklifimize çok sıcak yaklaştılar ve ardından etkinliğimize başladık.

Öğrencilerimiz her hafta servisimize gelip, hastalarımıza konser veriyor, hastalarımızı müzik aletleri konusunda bilgilendiriyorlar. Öğrencilerimize gönülden teşekkür ediyorum.”

Müziğin evrensel bir dil olduğunu ve duyguları ifade etmek içinde bir araç olduğunu kaydeden Prof. Dr. Akdemir, “Müzik duyguların ifade edilmesi için bir araçtır. Bu bakış açısından yola çıkarak servisimizde yatan hastaların bu aracı kullanmasını istedik. Öğrencilerimiz burada konser verip, müzik aletleri hakkında bilgi vererek hastalarımızın müzik kültürünü de geliştiriyorlar. Bazı hastalarımız yakından ilk defa müzik aleti gördüğünü ifade etti. Bu tür etkinlikler sonrası ajite hastalarımızda bile ılımlı davranışlarda artış gözlemledik. Bu da bizim için ciddi bir kazanımdır” diye konuştu. DHA

Kaynak : akşam

yorgunken spor yapmak ne kadar doğru

18 Ara

yorgunken-spor-yapilir-miIsınmadan spor yapmak, halı sahada futbol oynarken zemine uygun ayakkabı giymemek ve tok karnına yapılan egzersizler… Tüm bunlar sağlıklı ve zinde kalmak için spor yapmak isterken sizi sakatlanma riski ile karşı karşıya bırakabilir. Memorial Hizmet HastanesiOrtopedi Bölümü’nden Op. Dr. Tuluhan Yunus Emre, spor sakatlanmaları ve tedaviyöntemleri hakkında bilgi verdi.

Spora yeni başlayanlar bunlara dikkat etmeli!
Spor yapanların yeterli ısınma ve germe hareketlerini yapmaması, spora uygun ekipman seçilmemesi, yanlış yerlerde yanlış sporların yapılması sonucu sakatlıklarda da artış gözlenmektedir. Hangi spor yapılırsa yapılsın mutlaka öncesinde 5-10 dakika ısınma ve germe hareketleri uygulanmalıdır. Spor yapacak olan kişiler asla tok karnına spor yapmamalıdır. Yapılacak spora göre ayakkabı ve giyim eşyası seçilmelidir. Sportif aktivite sırasında terleme ile sıvı ve elektrolit kaybı olacaktır. Özellikle sıcak havalarda bu çok miktarda olur ve mutlaka takviye edilmesi gerekmektedir. Bunun için 15 dakika önceden az miktarda sıvı ya da sportif içeceklerden alınmalıdır ve buna spor sırasında da belirli aralıklarla devam edilmelidir. Spor esnasında kaslarda meydana gelecek kramp ya da ağrı sonrası, yapılan spora hemen ara verilmelidir. Bir süre dinlenme sonrası kişinin şikayetleri devam edecek olursa, sporun orada kesilmesi gerekmektedir.

Halı saha maçlarında saha seçimi önemli!
Spor yapacak kişilerin öncelikle, o sahanın zemininin spor yapmaya elverişli olup olmadığına bakması gerekmektedir. Halı sahanın zemini, halı liflerinin uzunluğu, üzerine dökülen kumun cinsi, miktarı çok önemlidir. Daha sonra bu zemine uygun ayakkabı ve giysiler kullanılmalıdır. Halı sahaya uygun giyilecek bir ayakkabı ile zeminle ayakkabı arasında kayma sağlanabilir ve buna bağlı sakatlıklar en aza indirilebilir. Bu arada dikkat edilmesi gereken bir husus, mutlaka o sahanın ilk yardım paketlerinin gözden geçirilmesi ve ilk yardım yapacak deneyimli bir elemanları olup olmadığı kontrol edilmelidir. Çoğu halı sahada sakatlık sonrası uygulanacak buz kompresi bulunmamakta ve sakatlanan kişinin daha fazla kanama olmakta, iyileşme gecikmektedir. Yapılacak buz kompresi ve sakatlanan kısmın bandajlanması, iyileşme süresinin kısalmasını sağlayacaktır. Bu tür maçlarda sakatlık oluşması durumunda, ayağın burkulması, dizin sakatlanması, ya da adalelerin bıçak batma tarzında yanma olması durumunda meydana gelecek ikincil bir zedelenme, ciddi sakatlanmalara yol açabilir.

Geçmeyen ağrılarda mutlaka bir ortopediste başvurulmalı
Kısa sürede iyileşebileceğiniz bir durum yerine; menisküs yırtığı, ön çapraz bağ kopması, ayak bileğinizde bağ kopuğu ya da kırık nedeni ile ameliyata kadar uzanan önemli sakatlıklar açığa çıkabilir. Bunların oluşmaması için herhangi bir zedelenme ya da sakatlık anında derhal sporubırakınız ve o bölgeye buz kompresi uygulayınız. Bu uygulamaya her saat başı 15-20 dakika olarak 24 saat devam edilmelidir. Bu arada sakatlanan bölge bandajlanmalı ve istirahate alınmalıdır. Eğer bu uygulamalar sonrası şikayetleriniz artan hızda devam ediyorsa mutlaka bir ortopedi uzmanına başvurmalısınız.

Menisküs zedelenmeleri en çok kadınlarda görülüyor
Her dizde iç ve dışta birer adet olmak üzere 2 menisküs vardır. Menisküs dizde uyluk ve baldır kemiği arasında conta vazifesi görür. Dizde eklem kıkırdağı kemiklerin son kısımlarını kaplar ve eklem oluşur. Eklem kıkırdağı sert ve kaygandır ve yüzeylerin birbiri üstünde hasar vermeden kaymasını sağlar. Futbolcu sakatlanması olarak bilinen fakat ameliyat ettiğimiz hastalara bakarak daha çok kadınlarda gördüğümüz menisküs zedelenmeleri her yaşta olabilir, fakat her yaş grubu için nedenler değişiktir. Genç insanlarda menisküsler sert ve lastik gibidir. 30 yaşın altında ani dönme zedelenmeleri sonrası sık görülür. Genç yaşlarda sportif aktivitelerde sık oluşur. Yaşlılarda menisküs yaşla zayıflar. Doku dejenere olur ve yırtılması kolaylaşır. Ufak bir zedelenme sonrası, çömelme sırasında, merdiven inip çıkarken ve arabadan inerken dahi yırtılabilir. Yaşlı insanlarda menisküs yırtığı genellikle dizin kireçlenmesi (osteoartritis ) ile birlikte olur. Orta yaş hanımlarda çömelerek yapılan işlerde menisküs yırtıkları sık olarak görülür.

Spor sakatlanmalarını önlemek için;

• Bir spora başlayacaksanız yeterli oranda antrenman yapmalısınız. Seçtiğiniz spora uygun belirli aralıklarla yapılan antrenmanlar, sizi yaptığınız spora daha uygun hale getirecek ve sakatlık olasılığı da bu oranda azalacaktır. 
• Yaptığınız sporun kurallarını çok iyi bilmelisiniz. Özellikle temas sporlarında bu daha çok önemkazanır. Kurallara uyulmadan yapılan sporlarda sakatlık oranı artmaktadır.
• Yaptığınız spora göre dizlerimizi, ellerimizi, gözümüzü, dişlerimizi ve başımızı koruyucu araçlar kullanmalısınız. Giydiğiniz ayakkabıların içlerindeki destekler daima gözden geçirilmeli ve aşil tendonunu korumak için mutlaka topuk rampası, konulmalıdır. 
• Sakatlıkların önlenmesinde dinlenmenin ayrı bir önemi vardır. Yorgun olarak yapılan sporsonrası sakatlık oranlarında önemli derecede artma görülmektedir. Aynı şekilde sporun uzun süre yapılması vücudunuz için zararlı olacaktır ve sakatlığa davetiye çıkaracaktır. Vücudunuzun önce dinlenmesi gerektiğini ve daha sonra spor yapmanız gerektiğini unutmamalısınız. 
• Yapılacak her sporun öncesinde mutlaka iyi bir ısınma ve germe yapılmalıdır. İyi ve doğru bir şekilde yapılacak ısınma ve germeler, sizi yapacağınız spora daha uygun hale getirir ve sakatlık riskini azaltır.
• Yorgun olduğunuzda ya da ağrınız olduğunda asla spor yapmamalısınız. Ağrı size bir problem olduğunu göstermektedir. Üzerine gitmekle daha ciddi sakatlıklarla yüz yüze kalabilirsiniz.

Kaynak : akşam

grip hakkında bilgi

14 Ara

grip-hakkinda-bilgiGriple ilgili “doğru” sandığımız “yanlış” bilgilerimiz nedeniyle de hastalığın solunum yollarında ciddi tablolar oluşturmasına yol açabiliyoruz. Gribi kısa sürede atlatmamız için yapmamız gereken şey ise öncelikle zaman kaybetmeden bir doktora başvurmak ve bol bol istirahat etmek olmalı!

Grip, influenza virüslerinin yol açtığı ve bulaşıcı özelliği olan bir hastalık. Her yıl toplumun yüzde 15’ini etkileyen grip, belirtileri soğuk algınlığı’ ile karıştırıldığı için basit bir solunum yolu enfeksiyonu olarak değerlendiriliyor. Oysa sanılanın aksine bu hastalık özellikle riskli gruplarda çeşitli organizmalara yayılarak ciddi solunum yolu komplikasyonlarına doğru ilerleyip, ölümcül olabiliyor. İşte bu yüzden hastalığın organizmaya yayılmasını veya üst solunum yollarındaki bir bölgeye kalıcı olarak yerleşip kronikleşmesini engellemek çok önemli. Ancak grip hakkındaki yanlış inanışlar tedavi sürecini aksatabiliyor ve hastalığın ilerlemesine yol açabiliyor. Acıbadem Bodrum Hastanesi Kulak Burun Boğaz Uzmanı Dr. Alp Korkut Perçin, griple ilgili ‘doğru’ sandığımız 8 ‘yanlışı’ anlattı.

1.Yanlış: Grip aşısı grip yapar
Doğrusu: 
Bu yanlış görüş bazı duyarlı kişilerde aşı olarak verilen virüs proteinine vücudun ateş yükselterek verdiği savunma yanıtından kaynaklanıyor. Grip aşısı o yıl enfeksiyon yapması Dünya Sağlık Örgütü tarafından öngörülmüş olan virüslerin antijenlerinden ya da inaktive edilmiş hallerinden oluşuyor. Özetle grip aşısının enfeksiyon yapıcı özelliği olmuyor. Aşı sadece vücut savunmasına virüsü zaman kaybetmeden yenebilmesi için bazı özelliklerini önceden tanıtma işlevi görüyor. Aşı sayesinde salgın yapabilecek virüsü önceden tanımış olan savunma sistemimiz de aşı olmayan kişilere göre daha hızlı savunma yanıtı vererek hastalığı yayılmadan yenebiliyor.

2.Yanlış: Maske takmak gripten korur
Doğrusu:
 Havada asılı kalabilen damlacık enfeksiyonları duyarlı kişilerde enfeksiyona neden oluyor. Bunu ağız ve burnu kapatan maskelerle yüzde 95 oranında korumamız mümkün. Ancak cilt teması, öpüşmek ve hastanın kullandığı malzemeler ile temas da gribin bulaşmasına neden olan diğer yayılma şekilleri ve bunlar maske takmakla engellenemiyor.

3.Yanlış: Tedavide mutlaka antibiyotik kullanmalı
Doğrusu:
 Bu yanlış görüşün kaynağı, hem bakterilerin hem de virüslerin rol aldığı karışık enfeksiyonlarda antibiyotik vermeden klinik tablonun düzelmemesi olabilir. Antibiyotik, hücre dışı enfeksiyon etkeni olan bakterilere karşı güçlü bir silah. Ancak hücre içi mekanizmaları kullanarak üreyen virüslere karşı etkisiz kalıyor. Hastanın muayenesindeki genel klinik durumu, laboratuar değerleri ve enfeksiyonun olduğu şüphelenilen bölgeden alınan kültür sonuçları, doktoru enfeksiyon etkeni konusunda bir sonucu götürüyor ve antibiyotiğe başlanıp başlanmayacağı belli oluyor.

4.Yanlış: Aşı yaptırınca grip olunmaz
Doğrusu: 
Grip aşısı Dünya Sağlık Örgütü’nün salgın yapmasını öngördüğü virüslere karşı bağışıklık sağlıyor. Dolayısıyla bu öngörü dışında salgın yapan virüslere karşı etkili olmuyor. Aynı zamanda aşı olduktan sonra grip aşısının etkisini gösterebilmesi için 2- 3 haftalık süreye ihtiyaç var. Bu nedenle aşının sonbaharın başında salgınlardan önce yapılması gerekiyor. Aksi halde yanıtın oluşması için geçen 2-3 haftalık sürede enfekte olanlar hastalıktan korunamıyor.

5.Yanlış: Göğse krem sürmek öksürüğü hafifletir
Doğrusu: 
Öksürük gribin belirtilerinden birini oluşturuyor. Ancak öksürüğün nedeni bulunmadan, ilaçlar dahil her türlü öksürük tedavisi fayda sağlamıyor. Neden ortadan kakmadıkça öksürük kesilmediği gibi teşhis süresince zaman kaybedildiği için tedavi de gecikiyor. Örneğin basit bir üst solunum yolu enfeksiyonu nedeniyle oluşan geniz akıntısına bağlık öksürük aslında bu akıntının akciğere bulaşmasını engellediği için faydalı. Bu aşamada öksürüğü kesici tedaviler bu doğal refleksi durduruyor ve enfeksiyonun akciğere de bulaşmasını sağlayarak daha ciddileşmesine neden oluyor.

6.Yanlış: Sirkeli su ateşi düşürür
Doğrusu: 
Sirkeli su tatbiki ve benzer metotlar hastaların rahatlamasını sağladıkları ve geçici olarak ateşi indirdikleri için böyle yanlış bir görüş oluştu.

Ateş düşürmek için bu metotların kullanılmasının sakıncası, maddelerin sudan farklı olarak kan damarlarını büzdükleri için ateş düşer gibi olsa da, bu etki geçtikten sonra daha da fazla yükselerek tehlike oluşturması. Ateşe neden olan yabancı etken tanımlanmadıkça ateş kalıcı olarak düşürülemiyor. Ancak yüksek ateş vücudun duyarlı dokularında hasar oluşturabiliyor. Bu nedenle teşhis konulana kadar ateşe bağlı su kaybını telafi etmek için hastaya bol su verilmeli ve yatak istirahatı sağlanmalı. Ayrıca su tatbiki ya da duş aldırma yoluyla ateş düşürülerek sınırlı bir süre kontrol altında tutulmalı.

Kaynak : akşam

Askılama Prostat Yöntemi

14 Ara

askilama-prostat-yontemiUzmanlar prostat büyümesine karşı ‘askılama’ yöntemiyle ameliyatsız tedavi yapılabileceğini belirtti.

Hastaların ameliyat korkusu yaşadıklarını ifade eden Üroloji uzmanı Prof. Dr. Oğuz Acar, günübirlik, ameliyatsız bir girişim olan ve 15 dakika süren ‘prostat askılama’nın, hastalığı 10 yıl ertelediğini, muhtemel bir ameliyatı da engelleyebildiğini ifade etti.

Oğuz Acar, idrar yolunda büyüyen ve çoğu zaman ameliyatla sonuçlanan prostat büyümelerinin ‘askılama’ yöntemi ile cerrahi müdahale olmadan tedavi edilebileceğini söyledi. Ameliyat süreci ve sonrasında yaşanan cinsel fonksiyondaki bozukluk, idrar kaçırma ve kanamaların hastayı korktuğunu açıklayan Acar, “İdrar yolu, büyümüş prostat nedeniyle sıkışır. Prostat askılama ile sıkışan bu doku çok küçük klipslerle iki yana asılarak, idrar yolunun genişletilmesi sağlanır. Bu pencereyi kapatan perdenin kenarlara doğru asılarak camın görünür hale gelmesine benzetilebilir. Prostat askılama yöntemi, en ileri yaştaki hastalar için bile uygun olan bir yöntemdir. Ameliyat komplikasyonları beklenmediği için, çok ileri yaşta ve kronik hastalıkları nedeniyle ameliyat olmasında sakınca bulunan kişilerde de kullanılabilir.” dedi.

Prostat ameliyatının bir saat sürdüğünü anlatan Acar, ‘askılama’ yönteminin 15 dakika sürdüğünü, vurguladı.

CİHAN

Kaynak : akşam

Stres Zatürre yapar mı

14 Ara

stres-zature-yapar-miDünyanın bilinen en eski hastalıklarından zatürre, günümüzde de sık görülen ve ölümlere neden olan bir hastalık olma özelliğini sürdürüyor.

Üşüme-titreme, ateş, öksürük, iltihaplı balgam çıkarmayla aniden ortaya çıkan zatürreden korunmak için sigara kullanmamak ve kalabalık ortamlarda mümkün olduğunca temastan kaçınmak gerekiyor.

Akciğer dokusunun iltihaplanması anlamına gelen zatürrenin doğru şekilde ve zamanında tedavi edilmezse ölümcül olabileceğine dikkat çeken Acıbadem Adana Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Gamze Uçar, zatürrenin ülkemizde ölüm nedenleri arasında 5. sırada yer aldığına dikkat çekti. “Özellikle bebekler, çocuklar, yaşlılarda ve müzmin hastalığı olanlarda daha ölümcül olabilmektedir” diyen  Dr. Gamze Uçar, zatürreyle ilgili bilinmesi gerekenleri anlattı.
 
Zatürrenin çoğunlukla hastanın kendi ağız, boğaz veya sindirim kanalında bulunan mikropların akciğerlere ulaşmasıyla meydana geldiğini aktaran Uçar, “Normal durumlarda hastalığa neden olmayan bu mikroplar, vücut savunması zayıf düşmüş kişilerde zatürre oluşturabilirler. Bazı zatürre türlerinde hasta kişiden sağlam kişilere doğrudan bulaşma riski de mevcuttur. Ancak zatürrenin ortaya çıkmasında bulaşmadan çok kişinin vücut direncini kıran risk faktörleri rol oynamaktadır. ” dedi.

Zatürreye zemin hazırlayan grip ve benzeri viral enfeksiyonların çok bulaşıcı olduğunu vurgulayan Dr. Uçar, “Hapşırık ve öksürükle yayılabildikleri gibi, ağız ve burun sekresyonlarıyla bulaşmış bardak, çatal-kaşık, mendil gibi eşyalarla da bulaşabilirler. Zatürreye neden olan bakteriler, yakın temas sonucu, solunumla beraber vücuda alınır. Üst solunum yollarında, burun ve ağzın birleştiği yerde yerleşip çoğalırlar. Burada gruplar halinde yer alırlar. İnsanların toplu halde yaşadığı yerler zatürrenin bulaşma ihtimalinin fazla olduğu yerlerdir. ” ifadelerini kullandı.

BELİRTİLER

Hastalığın, üşüme-titreme, ateş, öksürük, iltihaplı balgam çıkarma ve yan ağrısıyla aniden ortaya çıktığını dile getiren Uçar şunları söyledi: “Bazen de sinsi bir başlangıç ile birkaç gün devam eden iştahsızlık, halsizlik, eklem ve kas ağrılarını takiben kuru öksürük, ateş, bulantı, kusma, baş ağrısı gibi belirtiler görülebilir.”

ZATÜRREDEN KORUNMA YOLLARI

Zatürreden korunmak için, öncelikle hastalığa zemin hazırlayan koşulların düzeltilmesi gerektiğine dikkat çeken Dr. Uçar, “Stresten kaçınmak, dengeli ve sağlıklı beslenmek, sigara kullanmamak; kullanılan ortamlarda bulunmamak, hijyenik barınma koşullarını yerine getirmek zatürreden korunmada önemli rol oynamaktadır. Yüksek riskli kişilerde ise zatürreye karşı bağışıklığın arttırılması için pnömokok aşıları, yıllık grip aşıları uygulanmalıdır. Zatürreye yol açabilen ve kolaylaştırıcı grip salgınları sırasında kalabalıkla temasın azaltılması ve maske kullanılması da korunmada çok önemlidir. ” şeklinde konuştu.

CİHAN

Kaynak : akşam

Türkiye göz estetiğinde ne seviyede

14 Ara

turkiye-de-goz-estetigiUludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hikmet Özçetin, Türkiye’nin göz hastalıkları konusunda dünyada çok önemli aşama kaydettiğine dikkati çekerek, ” Bizim kliniklerimiz şuanda Rusya ve Amerika’da bile yok. Göz ameliyatlarını Rus ve Amerikalılar kadar iyi yapıyoruz.” dedi.

Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı’nda hizmete giren yeni bölümlerin açılışında gazetecilerin sorularını cevaplayan Prof. Dr. Hikmet Özçetin, göz hastalıkları konusunda Türkiye’nin önemli aşama kaydettiğine dikkati çekerek, “Göz üzerine çok modern hastaneler kurduk. Bizim kurduğumuz yeni hastaneler Amerika’da bile yok. Kalite olarak da iyiyiz. Ameliyatları Rus ve Amerikan kliniği kadar kaliteli yapıyoruz.” dedi.

Göz üzerine dünya da önemli bir yer edindiğimizi vurgulayan Prof. Dr. Özçetin şu bilgileri verdi: “Türkiye haricinde; Bulgaristan, Romanya, Almanya, Hollanda, Kuzey Irak gibi ülkelerde Türk göz hekimlerimizin kurduğu klinikler mevcut. Türkiye’ye dışarıdan çok büyük ilgi var ve biz bu işten para kazanıyoruz. Dışarıdan çok yoğun hasta akışı mevcut. Fakat doktor yetiştiren üniversite hastanelerine yabancı hasta az geliyor. Üniversite hastanelerinin imkanlarının artırılması gerekiyor. Özel sektör göz üzerine çok iyi ama onlara eleman yetiştiren ve üreten biziz. İmkanlarımız sınırlı.” diye konuştu.

(CİHAN)

Kaynak : akşam

panik atak nasıl önlenir

14 Ara

panik-atak-bozukluguUzman Psikolog Hamın Demirbaş, her dört kişiden birinin panik atak yaşadığını söyledi.

Globalleşen dünyada gittikçe zorlaşan, stres verici hayat koşullarına ayak uydurmakta yaşanan zorlukların panik bozuklukla ilişkilendirilebileceğini belirten Pskilolog Hamın Demirbaş, “Panik Bozukluğun yaş sınırı yoktur. Her yaşta başlayabilir. Sağlık konusunda endişe, beklenti gerginliği, erken dönemde yaşanan kayıplar, ayrılma kaygısı, çevre ve ya ebeveyn özellikleri, okul fobisi, kişilik özellikleri(örneğin özgüven eksikliği) 50 yaş altında olanlarda, kadınlarda, evliliklerde, boşanmış ya da dullarda, ailesel yatkınlık kırsal bölgelere göre şehirde yaşam vs. gibi etkenler panik atak yönünden risk teşkil etmektedir.” diye konuştu.

Demirbaş, panik atakın halk arasında böyle bilinmesine rağman asıl adının ‘panik bozukluk’ olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Bu hastalığın temel özelliği beklenmeyen yoğun kaygı nöbetleridir. Panik atak ani gelişir ve başlangıçta hızla artan yoğun kaygı, korku ve huzursuzluk duygusu oluşur. Bunlar zaman zaman tekrarlar. İnsanı dehşet içinde bırakır. İnsan hayatını dramatik olarak değiştirir. Panik atakla birlikte bazı ruhsal ve bedensel şikayetler ortaya çıkar. Genellikle 10 dakika içinde en yüksek düzeyine ulaşır. Teşhis için kişinin en az iki kere bedensel belirtiler gösteren beklenmedik panik atak geçirmiş olması gerekir. Panik atak grup halinde gerçekleşebilir ve geleceğe dair endişenin gelişmesi ile bağlantılıdır.”

Kişiler uyanıklık halini veya başka şikayetlerin panik atağın öncüsü gibi algıladıklarını hatırlatan Demirbaş şu bilgileri verdi: “Panik atağın olasılığın yüksek olduğu durumlardan kaçınırlar ve bu durum fobiye yol açar. Kaygı düzeyin yüksek olduğu durumlarda hasta zevk duygusu üzerinde odaklanmakta zorlanır. Uykusuzluk sorunu yorgunluğa yol açar. Kaçınma artı yorgunluk ise yalnız kalma isteği ile sonuçlanır. Panik bozukluğu ve depresyonu olanlarda intihar teşebbüssü sık görülür. Panik bozukluğunda kaygıyı yenmek için hastalarda alkol ve madde bağımlılığı problemleri oluşabilir.”  (CİHAN)

Kaynak : akşam

Özel hasta hikayeleri

14 Ara

ozel-hasta-hikayeleriÖzel sağlık kuruluşları veya sağlık kuruluşları adına tanıtım faaliyeti yürüten aracı kurumlar tarafından, yurt dışına yönelik tanıtımlarda hasta hikayeleri, ancak ilgili hastanın onayı alınarak kullanılabilecek.

Sağlık Bakanlığı, sağlık turizmi kapsamında yurt dışına yönelik tanıtımlar için yeni kriterler belirledi. Buna göre, özel sağlık kuruluşları veya sağlık kuruluşları adına tanıtım faaliyetleri yürüten firma, ofis, büro, seyahat acentesi gibi aracı kurumlar tarafından sağlık turizmi kapsamında yurt dışına yönelik tanıtımlarda, tanıtım yapılacak ülke dilleri kullanılacak. Türkçe tanıtım yapılmayacak. Kuruluşun internet adresinde sağlık turizmi kapsamında sunulacak hizmetlere ilişkin bilgiler, detaylı ulaşım bilgileri ve fiyat listesi son güncellenme tarihi belirtilerek ilan edilebilecek.

Tanıtımlarda yetkili olunmayan, ruhsat ve faaliyet izin belgesinde kayıtlı olmayan hizmetler ile mesleki ve etik kurallara aykırı yanlış, yanıltıcı ve yurt içindeki vatandaşlar için talep oluşturmaya yönelik bilgilere yer verilmeyecek. Web sitesi ve tanıtım materyalleri, sağlık bilgilerinin yetkilisağlık meslek mensupları tarafından verilecek. Tedavi gören hastaların hikayelerine hasta mahremiyeti ve hasta haklarına uygun olmak ve hasta onayının alındığını belgelendirmek kaydıyla yer verilebilecek. Yürürlükteki mevzuata göre, Türkiye’de uygulanması yasaklanmış olan tıbbi işlemlere tanıtımlarda yer verilmemesi gerekecek.

CİHAN

Kaynak : akşam